Eski Türk müziği, Türklerin Orta Asya’dan Anadolu’ya kadar uzanan tarihi yolculuğu süresince zengin bir kültüre sahip olmuş ve bu kültür içerisinde geleneksel çalgılar önemli bir yer tutmuştur. Bu çalgılar, súdece müzik yapmak için değil, aynı zamanda sosyal ve dini törenlerde, savaş hazırlıklarında ve kutlamalarda da kullanılmıştır.
Türk müziği, çoğu zaman sözlü gelenek yoluyla aktarılmış bir sanattır. Bu nedenle, sözlerin ritmi ve müzikle olan uyumu büyük önem taşır. Müzik, Eski Türk toplumlarında göçebe hayatın bir parçasıydı ve doğa ile olan ilişkinin bir yansıması olarak ortaya çıkıyordu. Savaşlar, göçler, dini ritüeller ve sosyal etkinlikler müziğin kullanıldığı başlıca alanlardı.
Kopuz, Eski Türkler’in en yaygın telli çalgısıdır. Genellikle at kılından yapılan tellerle donatılırdı.
Kopuzun Orta Asya’daki torunu sayılabilir. Kazak ve Kırgız Türkleri arasında çok yaygındır.
Ney, hem Eski Türkler hem de daha sonra geleneksel Osmanlı-Tasavvuf müziklerinde yer alır.
Davul, vurmalı bir çalgı olarak toplumsal olaylarda, savaşlarda ve kutlamalarda ritim için kullanılırdı.
Zurna, sesi uzak mesafeye gidebildiği için açık alan etkinliklerinde tercih edilirdi.
Eski Türk müzik kültürü, doğa, toplum ve maneviyatla iç içe geçmiş, çalgılar ise bu kültürü hem yaşatan hem de aktaran önemli unsurlar olmuştur. Kopuzdan zurnaya kadar her çalgının kendine özgü bir hikayesi ve sesi vardı. Bu geleneksel çalgılar, Türk müzik tarihinin temel taşlarını oluşturmaya devam etmektedir.